SUYU TAŞIRMAYAN YAPRAK

Uzakdoğu’da bir Budist tapınağı… Bu tapınağa ziyarete gelenler, sözcüklere ihtiyaç duymadan anlaşabilmeyi ve bilgeliğin gizlerine ulaşabilmeyi isterlermiş. Bir gün bu tapınağa bir yabancı gelmiş. Tapınağın kapısında, birinin kapının açılmasını beklediğini haber veren zil çan olmadığından yabancı öylece durup beklemiş. Çok geçmeden kapı açılmış, kapıyı açan Budist ile bilgeliğin gizlerine ulaşmayı arzu eden yabancı arasında sözsüz iletişim başlamış. Budist, kapıdaki yabancının tapınağa girip kalmak istediğini anlamış. Birkaç saniye ortadan kaybolup gelmiş ve elindeki su dolu kabı yabancıya vermiş. Ağzına kadar dolu su kabını alan yabancı tapınağın bahçesinden bir yaprak alıp suyun üstüne bırakarak kabı geri vermiş. Kaptaki su, bu alıp verme sırasında bir damla bile taşmamış. İçerdeki Budist, yabancıyı tapınağa kabul etmiş.
Suyu taşırmadan hareketlendiren yaprağa her zaman yer var. Sevgi de yaşamımızın tasına konmuş, suyu taşırmayan yaprak gibidir; sevgiyi yansıtan olayları göremiyoruz, dinleyemiyoruz, yazmıyoruz ve haberini yapamıyoruz. Sevginin, anlayışın duyarlılığın, hoşgörünün umudun bizleri zayıflattığına inanıyor ve içimizdeki en ufak boşlukları bile nefretle şiddetle ve parayla dolduruyoruz.
Para için yaşıyor, eğitim görüyor, meslek ediniyor birbirimizin üstüne basıp yükseliyoruz hep. Birbirimizin üstüne basıp yükseldiğimiz her an nefretimiz, para ve güç isteğimiz artıyor. Paranın, gücün, nefretin, hırsın kölesi haline geldikçe de paranın ve gücün yarattığı şiddeti ve bizden alıp götürdüklerini göremiyoruz.
Para, güç, nefret, şiddet kendi insanını ve kendi yönetim şeklini oluşturuyor. Kendi çıkarını düşünen bencil, paylaşmayı bilmeyen, yabancılaşmış toplumlar ve siyasi yönetimler bizleri insana, sevgiye ve eşitliğe değer veren bir sistem için mücadele etmenin çok ütopik olduğuna inandırmaya çalışıyor. İnsana değer veren bir sistemde sömürüye yer olmayacağını çok iyi bildiklerinden barıştan, sevgiden ve eşitlikten söz edenlerin seslerini bastırıyorlar.
Ne kadar bastırılırsa bastırılsın sevgiden, umuttan, eşitlikten ve barıştan bahsetmeli, okumalı, yazmalı, söylemeli, hatta haykırmalı…
Ayrımların, yabancılaşmanın son bulması ve insan olabilmenin yolu budur.

GREENSEA