ÖLÜMSÜZLÜĞÜN ALTINCI YILI

“Yirmi bir sene başhekimlik yaptım. Kimseyi kovmakla, sürmekle tehdit etmedim. Kavgacı değilim, benim kavgam başka türlü. İnsanların başarılı olması için onları rahat bıraktım, onların kendi başarısını yaratmasını bekledim. Hep böyle çalıştım ve hiçbir zaman sorun yaşamadım. Bağırma çağırma hiçbir zaman sistemi geliştirmez” . 13 Aralık 1935 ile 19 Mayıs 2009 yılları arasında yaşamış sanatı ülkesini doğayı fakat her şeyden çok insanı seven hümanist bir bilim insanının sözleri

Bir zamanlar insanların korkulu rüyası olan sinir sistemini etkileyen bulaşıcı hastalık lepranın tedavisini bulup uygulayan bir bilim kadınının öyküsü bu. Lepra hastalığının (cüzzamın), ilk ne zaman ortaya çıktığı tam olarak bilinmemekle birlikte ilk kayıtlar M.Ö XVI ve XIIV yüzyılda tanınmaya başladığını göstermektedir. Cüzzamın nedeni lepra kelimesinden de anlaşılacağı gibi ilerlemesi yıllar alan yavaş çoğalan “mycobacterium leprea “ bakterisidir.

Cüzzamla tedavisini bulmakla kalmayan bu bilim kadını başta cüzamla savaş dernekleri olmak üzere birçok derneğin hem kurucusu hem de başkanıdır. Bu derneklerden biri de yazının başında alıntıladığım sözlerinden anlaşıldığı üzere eğitim ve başarı üzerine çalışmalar yapan “Çağdaş Yaşamı Destekleme” derneğidir. Bu dernek, Atatürk devrim ve ilkelerini korumayı ve çağdaş eğitimi okuyamayan kız çocukları için fırsat eşitliği düşüncesini temel alır. Bu düşünce temeliyle okuyamayan veya okumasına izin verilmeyen kızların ailelerine ulaşarak ikna edip, onlara burs vererek okumalarını ve kendisi gibi ülkesine faydalı ileri görüşlü Cumhuriyet kadınları yaratmayı amaçlamıştır.

İşte geleceğin umudu bu küçük kadınlar, soğuk iklimlerde kar eriyip gitmeden açan kış çiçeklerine “ Kardelenler’e” benzetilmiştir. Onlarda Anadolu şartlarına törelerine karşı dik durup direnip okula bilgiye okumaya istekli açıp var olmaya çalışan Kardelenlerdir. Çok ses getiren Kardelenler projesi başta halk olmak üzere birçok duyarlı kişi tarafından desteklenmiştir ve desteklenmeye devam etmektedir. Bu projeden yetişen kardelenler ise yeni kardelenler yetiştirmeye devam ederek projeyi de ve Türkan Saylan’ı da yaşatmaktadır.

Her başlattığı projeyi başarıyla gerçekleştiren yiğit mücadeleci savaşçı Türkan Saylan sadece 17 yıl boyunca yakalandığı kanseri yenemez ve 18 Mayıs 2009 yılında hayata gözlerini yumar.

Her ne kadar başta ailesi ve kardelenler ve halk Türkan Saylan’ı kaybetmenin hüznüne boğulsa da aslında ölümsüzlüğünün başlangıcıydı. Türkan Saylan’ı ölümsüzlüğe uğurlayışımızın üzerinden 8 yıl geçti. Giriştiği savaşlardan biri olan kanseri her ne kadar kaybettiğini düşünsek de aslında ölümsüzlüğüyle bu savaştan da galip geldiğini rahatlıkla söyleyebiliriz. Çünkü insanlar ancak unutulduklarında adlarıyla yaptıklarıyla anılmadıklarında gerçekten ölürler. Ölümsüzlüğünün altinci yılında Türkan Saylan’ı özlemle anıyorum.

GREENSEA