PAZAR ERTESİ SENDROMU MU?KÖLELİĞE SÖMÜRÜYE İSYAN MI?

Şu meşhur pazartesi sendromu…
Yaz yaklaşırken, güneş bize yeniden en güzel yüzünü gösterirken daha da yoğun hissedilen pazartesi / Pazar ertesi sendromu…
Çalıştığı yerdeki pozisyonu ne olursa olsun çalışan herkesin kaçınılmaz şekilde yaşadığı sanılan pazartesi sendromu…
Bugün ya da yarın pazartesi diye dertlenen, strese giren patron; özellikle kapitalizmi çok doğal bir şeymiş gibi benimsemeyen bir patron gördünüz mü? Sizleri bilmem ama ben görmedim şu ana kadar. Pazartesi sendromunu yaşayanlar daha çok işçiler, memurlar ve sömürmeyi/sömürülmeyi ve kapitalizmi hala benimseyemedikleri halde, kapitalizmi benimsemiş bir patronun altında çalışmaya devam edenlerdir.
Beynimiz ve ruhumuz; mecburiyetten de olsa başkalarının emrinde, daha alt bir pozisyonda, daha da az bir kazançla çalışmaya yani bir anlamda kendisine insanlık ve akıldışı davranılmasını kabul ediyor ve zamanla çok doğal bir şeymiş gibi de alışıyor böyle davranılmasına.
Pazartesi sendromu diyerek pazartesi gününün günah keçisi ilan edilmesinin sebebi ise herkesçe bilindiği gibi hafta sonundan ve özellikle Pazar gününden sonraki gün olması. Aslında Salı Çarşamba Perşembe Cuma günleri de aynı şartlarda çalıştığımızı düşünürsek bu günlerinde pazartesiden pek bir farkı yok… Hatta hiç farkı yok.
Şu dilimizden hiç düşmeyen Pazar ertesi sendromu, beynin ve ruhun birleşerek insan yapısına ve insan istencine ters olan şartlara isyan etmesinden başka bir şey değil. Başka bir deyişle, insanca yaşama isteği ve tabi ki bu sebeple sömürüye / sömürülmeye başkaldırı. Köleleştirilmekten, sömürülmekten, insanlık dışı muamele görmekten kim memnun olabilir ki?
Pazartesi / Pazar ertesi sendromu arkasına gizlenen insanın, insanlığın esas sorunu; çalışmayı, çalıştırmayı ve bu yolla kazandığı parayı harcamanın yolunu bulmuş olmasına rağmen hala düşünmeyi öğrenememiş olmasıdır.

GREENSEA