Alman siyaset bilimci ve filozof Hannah Arendt, özgürlük kavramını iç-dış özgürlük/eylemsellik ilişkisi dahilinde irdeler. Arendt, bir insanın özgür olabilmesi için hem iç hem de dış özgürlük şartlarının oluşmuş/kazanılmış olması gerektiğini söyler. Burada bahsedilen iç özgürlük isteme gücü, dış özgürlük ise istediğini yapma, eylemde bulunma gücüdür. Yani istediğimiz şey ile yaptığımız eylem, aldığımız karar paralel olmalıdır. Ancak o zaman özgürlükten bahsedebiliriz. Bu nedenle de Arendt, özgürlüğün var olup, olmadığın eylemlerle görebiliriz; özgürlük eylemde ortaya çıkar, vücut bulur der.
Fransız ihtilalinde de önemli rol oynayan Fransız düşünür Rousseau ise, özgürlüğün istem gücüyle alakalı olduğunu, bir şey istemenin özgürlük olduğunu söyler. Arendt ise, Rousseau’yu isteme gücü özgürlük için yeterli değildir, istediğini eyleme geçirdiğini zaman özgür olabilirsin diye eleştirir.
Bu durum da şu tartışmayı ateşler. Arendt’in bahsettiği gibi istediğimiz şeyi eyleme geçirmek, kanunlarla yasalarla yasaklanmış bir şey ise; o zaman özgürlükten nasıl bahsedebiliriz?
Kant’ın dediği gibi özgürlüğün sınırları yasalarla mı çizilir? Yoksa Rousseau’nın dediği gibi özgürlük sadece isteme gücü ile mi ölçülür?
GREENSEA