ANİMELERİ SEVİYORUZ VEYA SEVMİYORUZ ÇÜNKÜ

Çocuk olmanın bir parçasıdır çizgi filmler… Ben hiç çizgi film izlemedim diyen bir çocuk bulamazsınız dersem çok da yanlış bir şey söylemiş olmam sanırım. Büyüyünce de yani hayatın gerçekleri ile yüzleşme zamanı geldiğinde de aslında çizgi filmlerle ilgili fikrimiz değişmez fakat yetişkin olmanın getirdiği yanılsama ile çizgi filmlerden soğumuş gibi davranırız. Uzak dururuz isteyerek ya da istemeyerek… Koşturmayla geçen hayatımız, çevrenin ne diyeceğine takılışımız, kabul görme güdümüz gibi birçok faktör neden olabilir bu uzaklaşmaya. Genç kızlara, delikanlılara veya yetişkinlere farkında olmadan benimsediğimiz görüşü “sen çocuk musun hala bunları mı izliyorsun diyiveririz hiç düşünmeden. Bu diyiş de birbirine karışır işte anime ve çizgi film… Oysa ikisi o kadar farklıdır ki birbirinden… Öğreticilikleri, umudu besleyişleri, hayal gücü besleyişleri, sıcaklıkları, ruha hitap edişleri neredeyse aynıdır sadece…

Animeler, insanların sandığı gibi çizgi filmler değildirler. Tweety, Bugs Bunny, Temel Reis, Tom ve Jerry gibi çocuklara hitap eden animasyonlardır çizgi filmler. Animeler ise her yaştan insana hitap eder, hayal gücünün veya gerçek hayattan her tür konuyu işleyebilirler. Animelerde insan ve düşünceleri ön plandadır. Çizgi filmlere oranla çizimleri görsellikleri ise aslında birbirine karıştırılmayacak kadar farklıdır. Anime karakterlerinin büyük gözleri, uzun bacakları vardır. Bunun Japonların kısa boylu ve çekik gözlü oluşlarından dolayı belki bir zıtlık belki de farklı olmayı hayal edişlerinin yansıması olarak düşünebiliriz. Fakat bu pek doğru bir düşünüş şekli olmaz çünkü anime olmamalarına rağmen Walt Disney’in çizgi filmlerinin karakteri Bambi’nin de büyük gözleri ve uzun bacakları vardı hatırlarsanız. Walt Disney’den etkilenen Osamu Tezuka’nın animeleri benzer çizimleri kullanmıştır. Ama Japon halkının kültürünün saflığının çocuksuluğunun yaratıcılığının sıcaklığının animeler de bulunduğu gözle görülür şekilde bellidir.

Peki nedir anime? Anime Japonca’da animasyon anlamına gelen mangaların sinema veya televizyona uyarlanmış halidir. Manga ise, Japon kültüründe çizgi romandır. O büyük İlk gözlü dağınık saçlı karakterler ilk önce önümüze manga olarak gelirler. İlk mangalar 1700 yllarında çizilmiştir. İlk animeler ise 1960 lerde görülmüştür. 1900’lerde anime animasyon algısından kurtulup kültür halini almıştır.

Türkiye’de pek bilinmese de birçok anime dünya çapında sevilerek izlenmekte ve değişik ülkelerde ve festivallerde ödüller kazanmaktadır. İlk renkli anime sinema filmi 1958 yapımı The White Snake Enchantress’in Venedik, Meksika, ve Berrlin Festivallerinde ödül kazanmasından sonra animeler uluslar arası yarışmalarda varolmaya ve ödüller kazanmaya devam etmektedir.

Gerçek hayattan ve hayal gücünden beslenip her konuyu işleyen animelerin birçok türü vardır.

*Askeri Anime

*Bilimkurgu Anime

*Doğaüstü Anime

*Ecchi

*Dram anime

*Fantezi Anime

*Harem Anime

*Hentai

*Josei

*Kodomo

* Romantik anime

Türleri saymakla bitmez. İyisi mi siz bir anime seçin ve izleyin. Seversiniz veya sevmezsiniz. Bu yazıdan edineceğiniz bilgiyi ve belki daha fazlasını izlerken bulabilirsiniz. Animelerin arka fonundaki Uzakdoğu felsefesi Japon ve Çin kültürünü yansıtan müziklere ise hiç değinmiyorum. Sevip sevmeyeceğinizi bilemem ama müzikleriyle, kültürüyle, görseliyle, karakterleriyle bir şekilde size dokunup sizlere özlediğiniz şeyleri anımsatıp tekrar yaşatacağını söyleyebilirim.

İlk ve son izleyişiniz de olsa, sevseniz de sevmeseniz de bir kez izledikten sonra;

Anime seviyorum çünkü…

Anime sevmiyorum çünkü…

Diyebileceksiniz…

GREENSEA

BÜGÜNÜN KÜÇÜKLERİ YARININ BÜYÜKLERİNE ULUSAL EGEMENLİK VE ÇOCUK BAYRAMI

bayram

23 Nisan, anlamının anlamsızlaştırılmaya çalışıldığı günlerden sadece biri…
23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı…
Egemenlik kavramının özellikle de “Ulusal Egemenlik” kavramının anlamını her geçen gün biraz daha kaybederken ;egemenlikten, diktatörle yönetilen ülkede, ulusun egemenliğinden nasıl ve ne kadar bahsedilebilir?

Akıllara hemen sandık seçim gelmesin mümkünse… Sandığı seçimi temel alarak “Diktatör dediğiniz kişi nasıl sandıktan çıkar?” gibi temelsiz soruları da hemen ardı ardına sıralamayın lütfen.
Stalin “Sandığı ortaya koyan, sandıktan çıkar.”Sandıklar kokuşmuş burjuva ahlakının sahte rakamlarından ibarettir. “ der. Seçim, sandık Stalin’in dediği kadar kokuşmuş sahte güvenilmez değilse de 16 Nisan’da hileyle, denenebilecek bütün illegal yollarla sandıktan zorla çıkartılanı ve çıkanı kendi gözlerimizle görmedik mi?
Gördük de ne yapacağız? Egemenliği gerçek anlamıyla kavrayıp kavrayamayanlara ise anlatacağız. Ki Nazım Hikmet’in şiirindekinin aksine sadece bir gün değil her gün çocukların olabilsin. Sömürülmeden, taciz, tecavüz edilmeden, öldürülmeden ölmeden, yaşayabilsinler.
“Dünyayı verelim çocuklara hiç değilse bir günlüğüne
allı pullu bir balon gibi verelim oynasınlar
oynasınlar türküler söyliyerek yıldızların arasında
dünyayı çocuklara verelim
kocaman bir elma gibi verelim sıcacık bir ekmek somunu gibi
hiç değilse bir günlüğüne doysunlar
bir günlük de olsa öğrensin dünya arkadaşlığı
çocuklar dünyayı alacak elimizden
ölümsüz ağaçlar dikecekler”
-Nazım Hikmet Ran

“Bugünün küçükleri, yarının büyükleridir.”

23 NİSAN ULUSAL EGEMENLİK VE ÇOCUK BAYRAMI KUTLU OLSUN !

tumblr_mlo7vyOQ141s71q21o1_400

GREENSEA